Almanya küresel güç olabilir mi?
Statements von Werner Weidenfeld
31.05.2013 · Deutsche Welle Türkçe
Avrupanın lokomotif ülkesi Almanya, tek başına küresel bir aktör olabilir mi? Uzmanlar yanıtladı.
Avrupanın en büyük ekonomisi Almanya, uluslararası siyasi arenada da etkinliğini her geçen gün artırıyor. Güvenlikten enerjiye, sosyo-ekonomik konulardan stratejik planlamalara kadar uluslararası politikaların şekillenmesinde aktif rol oynuyor. Peki Almanya'nın artan gücü, onu küresel bir aktör yapmaya yetiyor mu? Akademisyenler ve uzmanlar, ekonomik gücüne rağmen Almanyanın AB olmadan küresel bir güç olamayacağı görüşünde.
Münih Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Werner Weidenfeld, ekonomik gücüyle Almanyayı küresel bir aktör olarak nitelendirmenin abartılı bir yaklaşım olduğu kanaatinde. Weidenfeld, şunları kaydediyor:
Almanyanın liderlik olgusu, ancak AB bağlamı içinde gerçekleşebilir. Zira Almanya, söz konusu hedef adına küçük bir ülke. Uluslararası siyaset sahnesinde ABD, Çin, Rusya gibi ülkelerle aynı göz hizasında olabilmek için, büyük bir siyasi birliğe yani AB'ye ihtiyaç var.
Almanya, AB ile yükselebilir'
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü ve Avrupa Birliği Temsilcisi Bahadır Kaleağası, küresel aktör olarak kabul edilen ABD ve Çin'in en önemli ekonomik partnerinin Almanya olduğunu, bu nedenle ABden bağımsız olarak da Almanya'nın önemli bir ülke olduğu kaydediyor. Kaleağası, buna rağmen Almanyanın henüz küresel bir aktör olma şartlarını taşımadığını belirtiyor ve şunları ekliyor:
Almanya, uluslararası aktör oyununu oynamak için yeterince büyük olmadığının farkında. Hem siyasi hem de pazar anlamında Avrupanın derinliğine ve genişliğine gereksinim duyuyor. Almanya, ancak Avrupanın üzerinde yükselirse istediği düzeye gelebilir.
Würzburg Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Gisela Müller-Brandeck-Bocquet de Almanya ve ABnin karşılıklı çıkar ve bağımlılık ilişkisi içinde olduklarını vurgularken, şunları kaydediyor:
Almanyanın dünyada yerini güçlendiren, ona olan güveni ve ilgiyi artıran en önemli unsurlardan biri kuşkusuz AB. Tabii Avrupaya duyulan güvenin ardında da Almanya var. Çünkü Euro'ya güveni tazeledi ve ABnin siyasi saygınlığını korumasına yardımcı oldu. Neticede iki oluşum arasında organik bir bağ var. Avrupanın ekonomik ve demokratik istikrarı, Almanyanın ulusal çıkarı anlamına geliyor.
AB'nin lideri mi, oyuncusu mu?
Almanyanın AB liderliğine de değinen Prof. Müller-Brandeck-Bocquet, bunun Almanyada ikilem yaratan zoraki bir durum olduğunu görüşünde:
Euro bölgesi ülkeleri uzunca bir süredir ülkelerindeki krizle mücadele ediyor. Almanyanın ortağı konumundaki Fransa da ekonomik ve mali politikalarda sıkıntı yaşıyor. Eğer Fransa, artık partner olarak Almanya ile aynı çizgide değilse, Almanyanın bölgedeki hakimiyetine de şaşırmamak gerekiyor.
Avrupa politikaları uzmanı Prof. Werner Weidenfeld, ABnin kuruluşundan bu yana motor gücü görevi yürüten bazı ülkelerin olduğunu hatırlatarak, bugün Almanya ve Fransanın bu görevi yürüttüğünü vurguluyor. Lider konumundaki ülkelerin, bazen üye ülkelerden onay aldıklarına bazen de alamadıklarına dikkat çeken Weidenfeld, bunu birliğin diyalektiği olarak değerlendiriyor:
ABde güç dengeleri sürekli değişir. Bu birliğin doğasında var. Bazen İngiltere, bazen Almanya, bazen de Fransa olabilir. Almanyanın ABnin kaptanı ya da hâkimi olduğunu söylemek, Almanyanın bugünkü politik kültürüne uygun değildir. Güç gösterisine girmekten ziyade izleyen ve öneren ülke olmayı tercih eder.
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü ve AB Temsilcisi Bahadır Kaleağası da Almanyanın birlik içerisinde artan ağırlığına karşın, liderlik konusunda temkinli davrandığını düşünüyor ve şunları kaydediyor:
Almanya, bugün itibariyle ABnin lideri, ama tek egemeni, patronu gibi de değil. Tabii Avrupada hala bir Almanya korkusu var. Almanya da bunu dikkate alıyor. Ancak bu durum, gerçeği değiştirmez. Almanya, Avrupanın lider ülkeleri arasında en lider ülke olarak öne çıkıyor.
AB dünya için önemli bir güç'
Avrupa Birliği uzmanları, son yıllardaki kriz ve sorunlara rağmen, Birlik'in dağılma tehlikesi yaşamadığı konusunda da hemfikir. Prof.Werner Weidenfeld, AB'nin en önemli sorunun, ortak para birimini güçlendirmek değil, globalleşen dünyada politik sorumluluğunu artırmak olduğunu kaydediyor:
ABnin gündemi birliğin uluslararası siyasette profilinin nasıl şekilleneceği olmalıdır. Stratejik ortaklıklar ne yönde kurulacak? Dünya aktörleriyle ilişkiler nasıl detaylanacak? Ya da inisiyatif alma potansiyeli ne durumda? Tüm bu sorular ABnin yumuşak karnını, eksik yanını teşkil ediyor.
TÜSİAD AB Temsilcisi Bahadır Kaleağası, AB'nin kendisini yenileyeceği ve dünya için önemli bir güç olmaya devam edeceği görüşünde. Kaleağası, şunları kaydediyor:
Global bir AB için yaratıcılığa açık, daha esnek ve daha sosyal bir Avrupa'ya ihtiyaç var. AB böyle bir atılım sağlarsa Asya ne kadar yükselirse yükselsin, Avrupa dünyanın en önemli ekonomi ve siyasi gücü olmaya devam edecektir.
© Deutsche Welle Türkçe